ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

KIRKPINAR VE GÜREŞ

Güreşleri” geleneği başlar. Eski geleneklerin korunduğu Tarihi Kırkpınar Güreşleri ve Kültür Etkinlikleri bir hafta sürer. Şenlikler kapsamında çeşitli folklor gösterileri, fuarlar, sergiler, güzellik yarışmasıyla yöresel yemek yarışmaları düzenlenir. Yurtdışından çeşitli ülke gruplarının katılımıyla uluslararası bir renklilik de kazanan şenliklerin son üç gününde yağlı güreşler yapılır. Büyük, orta, başaltı ve baş boylarında güreşen pehlivanlardan, baş güreşenlerin birincisine "başpehlivan" ünvanı ve altın kemer ödülü verilir. Güreşlerin vazgeçilmez sembolü Kırkpınar Ağası'dır. Ortaya konan koça açık artırmada en fazla parayı veren kişi Kırkpınar Ağası olur ve bir sonraki yılın güreşlerini organize eder. Ayrıca Kırkpınar şenliklerinde ve güreşlerde yarışmaları kazananlara ödüllerini verip misafirleri ağırlar. Güreşlerin Yapıldığı Yer Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sonrasında Kırkpınar Yağlı Güreşleri, bugün Yunanistan sınırları içinde kalan Samona köyü civarında bulunan Kırkpınar Çayırı’ndan Edirne-Mustafa Paşa yolu üzerinde yer alan Virantekne mahalline taşınmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra güreşler Edirne’nin Sarayiçi bölgesinde yapılmaktadır. Güreşlerin yapıldığı Tarih Kırkpınar etkinlikleri her yıl genellikle Haziran ayının son haftası ile Temmuz ayının ilk haftasını kapsayan günlerde bir hafta süre ile düzenlenmektedir. İlk dört günü çeşitli festival etkinlikleri ile geçen haftanın son üç günü (Cuma-Cumartesi-Pazar) yağlı güreş müsabakaları yapılmaktadır. Haftanın son günü (Pazar) başpehlivanlık güreşleri ve Kırkpınar ağalığının ihalesi yapılmaktadır.
 Güreş, geleneksel Türk sporları içinde ön sıralarda yer alan ve yaşlı güreçilerle gelenekselliğini sürdüren birt spor türüdür. Kırkpınar güreşleri ile de bu geleneksellik devam etmekle ve devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Edirne 'nin 1361 yılında fethinden önce, Anadolu 'da bulunan Osmanlılar, Orhan Gazi devrinde oğlu Süleyman Paşa Komutasında 1356-1357 yıllarında Rumeli 'ye geçerler. Burada yaptıkları akınlar sırasında savaş yapmadıkları ve mola verdikleri günlerde zamanlarını aralarynda çeşitli sporlar yaparak değerlendirirlerdi. Bir keresinde güreşe tutulan 40 yiğit içinden ikisi tutuştukları güreşi gece yarısına dek sürdürdükleri halde sonuçlandıramazlar ve ikisi de güreştikleri yerde can verirler. Arkadaşları bu iki yiğidi güreş yaptıkları yerde bulunan bir incir ağacının altına gömdükten sonra Edirne 'ye doğru akınlarına devam ederler. Edirne 'nin fethinden sonra Ahırköy Çayırlığına geldiklerinde, o incir ağacının civarında billur kaynaklı bir suyun Kırkpınar çayırlığına doğru aktığını görmüşler, bu nedenle de "Kırktı bunlar. Bu yakaya ilk ayak basanlardır bunlar" diyerek o yere Kırkpınar demişlerdir. I.Murat Edirne 'nin alınmasından sonra, Edirne 'de bir güreşçiler tekkesi kurmuş ve bundan böylede her sene güreş yapılması bir gelenek haline gelmiştir.
 Kırkpınar Edirne 'yi Ortaköy 'e bağlayan 35 km.lik yolun üzerinde, Simavina (Samona) ile Sarı Hızır Köyleri arasında bulunan ve Balkan savaşından sonra (1913) Yunanistan 'a bırakılan Nazif Ağa tarlası denilen Çimenlik bir yerin adıdır. Bu yerin bir tarafı Topçu Ali Ağa 'nın tarlası, bir tarafı çayırlık, bir tarafı Tikio 'lu (Totio 'lu) Recep Ağanın tarlası, bir tarafı Çilingiroğlu 'nun sebze bahçesi ve bir tarafıda Kırklar çeşmesidir. Bu Yiğitleri anmak ve güreş geleneğini sürdürmek için de güreşler 1923-1924 tarihlerinden itibaren Edirne 'nin "Sarayiçi" denilen yöresinde yapılmaya başlanmıştır. Edirne Kırkpınar Yağlı Güreşleri web sayfası için tıklayınız. "Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri"ni tanıtma ve markalaştırma çalışmaları devam ediyor. Bakanlığımız Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü'nün yürüttüğü çalışmalar ile 2010 yılında UNESCO tarafından İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası olarak kabul edilen ve uluslararası listeye alınan "Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri" için tanıtım ve markalaştırma çalışmaları devam ediyor. Bu yıl 4-10 Temmuz 2011 tarihleri arasında 650.ci kez düzenlenen Kırkpınar Yağlı Güreşleri geleneğimizi çok boyutlu olarak dünya kültür mirası içine dahil etmek ve bir Kırkpınar markası oluşturmak üzere yürütülen çalışmalar içerisinde araştırma,
 yayın ve tanıtım projeleri yer alıyor. Bu çalışmalardan ilki olan "Pehlivan (Kırkpınar Yağlı Güreşleri)" adlı prestij kitap, güreşlerin 650.ci yılına armağan niteliğinde Türkçe-İngilizce olarak basılmıştı. İkinci çalışmayı oluşturan "Pehlivan (Kırkpınar Yağlı Güreşleri) Fotoğraf Sergisi" ise 8 ülkeden uluslararası düzeyde tanınmış fotoğraf sanatçılarının eserlerini kapsayacak şekilde yurtiçi ve yurtdışına yönelik olarak sürdürülmektedir. Çalışmaların üçüncüsü olan "Pehlivan" adlı belgesel filmin çekimleri ise 2010 yılında tamamlanmış 45 dakikalık İngilizce alt yazılı bir yapım olarak gerçekleştirilmiştir. Tanıtım çalışmalarının bir diğer ayağını oluşturan "Pehlivan Müzik CD'si" ise halen hazırlık aşamasındadır. Yağlı Güreşlerin ayrılmaz bir parçası olan kıspet yapımcılığını yaşatan ustalardan olan ve 43 yıldır sanatını aralıksız icra eden İrfan ŞAHİN ise "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak ulusal envanter sistemine dahil edilmiştir. Bu yıl Kırkpınar Yağlı Güreşleri Festivali'nin tüm dünyada daha iyi tanıtılması için Edirne Belediyesi ve Türkiye Güreş Federasyonu ile birlikte ITB Berlin Turizm Fuarı ile Moskova MITT Turizm Fuarlarına katılım sağlayan Bakanlığımız 650.ci yılın anısına Başpehlivana verilmek üzere özel bir kupa ve yaşayan efsane olarak nitelendirilen
 Ahmet TAŞÇI'ya verilmek üzere ise özel bir kemer yaptırmıştır. Özel tasarımla hazırlanan kupa ve kemer, 10 Temmuz 2011 tarihinde final güreşleri sonrasında Kırkpınar Er Meydanı'nda (Sarayiçi) düzenlenecek törenle sahiplerine verildi. TARİHÇESİ: Orhan Gazi’nin Rumeli’yi ele geçirmek için düzenlediği seferler sırasında, kardeşi Süleyman Paşa 40 askerle Bizanslılar’a ait Domuzhisar’ın üzerine yürür. Baskınla burasını ele geçirirler. Öteki hisarların da ele geçirilmesinden sonra, 40 kişilik öncü birlik geri dönerler ve şimdi Yunanistan’ın topraklarında kalan Samona’da mola verirler. 40 cengaver burada güreşe tutuşurlar. Saatlerce süren güreşlerde, adlarının Ali ile Selim olduğu rivayet edilen iki kardeşin bir türlü yenişemedikleri görülür. Daha sonra bir Hıdrellez gününde, Edirne yakınlarındaki Ahıköy çayırında aynı çift yeniden güreşe tutuşurlar. Bütün bir gün güreşmelerine rağmen yine yenişemeyen kardeş pehlivanlar, gece boyunca da mum ve fener ışığında mücadelelerini sürdürmeye devam ederler. Ancak solukları kesilerek oldukları yerde can verirler. Arkadaşları onları aynı yerdeki bir incir ağacının altına gömerek oradan ayrılırlar. Yıllar sonra ise aynı yere gittiklerinde iki pehlivanın mezarlarının bulunduğu yerde gür bir pınar görürler. Bundan sonra halk orada yatanların anısına o yöreye, 
 çayırıdır. Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sonunda Kırkpınar Güreşleri Edirne ile Mustafapaşa yolu arasındaki “Virantekke” denilen yerde düzenlenmiştir. Cumhuriyet’ten sonra 1924 yılında ise güreşler Edirne’nin Sarayiçi mevkiinde yapılmaya başlanmıştır. Kırkpınar Güreşleri 1928 yılına kadar ağaları tarafından düzenlenmiştir. Güreşlerdeki ödülleri ve misafirlerin ağırlanmasını hep ağalar karşılamıştır. Ancak 1928 yılında ülkede meydana gelen ekonomik sıkıntılar nedeniyle ağalığa talip çıkmayınca, güreşlerin organize ve gelenleri ağırlama işi Kızılay ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından üstlenilmiştir.1946 yılında ise Tarihi Kırkpınar Güreşleri Edirne Belediyesi’nce düzenlenmeye başlanmıştır. Bu yıl da zamanın Belediye Başkanı Tahsin ŞIPKA Kırkpınar Güreşleri’ni Belediye hizmetleri arasına almıştır. 
 Başlangıçta güreşlerin organizasyonunun ve güreşlerin sorumlusuydu. Kırkpınar’a pehlivanları ve seyircileri çağıran yarışmaları düzenleyen, gelenleri ağırlayan ve güreşlerin usulüne uygun olarak yapılmasını sağlayan kişiydi. Geleneksel anlamda Türk’ün cömertliğinin, misafirperverliğinin, insan severliliğinin bir simgesidir. Ağalar mart ayı başında köylere, kasabalara, tanınmış köy ağalarına ve önemli kişilere mühürlediği kırmızı dipli mumlarla panayırın ne zaman açılacağını bildirir, davet ederdi. “Kırmızı dipli mumla çağırmak” deyimi buradan gelmektedir. Ancak güreşlerin belediye tarafından düzenlenmesinden sonra sembolik bir unvan haline gelmiştir. Ağa olmak isteyenler bir önceki yılın güreşlerinde açık artırmaya çıkarılan koça en yüksek meblağı ödeyenler arasından seçilir. Ağa, Rumeli kıyafeti olarak bilinen bir biçimde giyinir. Başında serpuş, serpuşun ucunda bez sarılıdır. Şalvar giyen ağa, camadan adı verilen gömlek giyer. Gömleğin üzerinde yelek vardır. Giysiler işlemelidir. Elinde büyükçe bir tespih taşır. Otantik görünümü ile geçmişten geleceğe artık sembolik de olsa varlığını korur, güreşlerin renkli bir simasıdır. Ağalık seçimlerinde açık artırmada ödediği meblağ Kırkpınar’ın düzenlenmesinde kullanılır. Ayrıca başpehlivan ve diğer boylarda dereceye girenlere ödüller verir. PEHLİVAN Pehlivan sözlüğü farsçadır. Burhan-katia göre asıl anlamı yürekli cesur (Şeci) yiğit (dili) ise de, Zabit, vali, iri vücutlu ve doğru sözlü kimseye de Pehlivan denilir. Bu nedenle yerine göre çeşitli zamanlar için kullanılmıştır. Selçuklular zamanında kahramanlık gösteren savaşçılara, üstün başarı kazanan atıcı, güreşçi, gürzcülere de "Pehlivan" denilmiştir. Ama asıl önemlisi, bu sıfatın 16.YY. başlarından itibaren yalnız sporcular için kullanılmış olmasıdır. "Pehlivan" sözcüğünün bu anlamda kullanılışı Sultan II. Mahmut çağının sonuna kadar sürmüştür. Osmanlılar zamanında saray dışında yapılan güreş yarışmaları panayırlarda, düğünlerde kulüplerde bir hayır kurumu yararına veya meslek edinmiş organizatörlerin özel yer ve salonlarında yapılırdı. Ayrıca Düğün Güreşleri, Ramazan Güreşleri, Hayır Kurumlarına yapılan Güreşler vardı. 
 Yağlı Güreş CazgırlarıYağlı güreşlerdeki tüm pehlivanları seyircilere tanıtan, onları güreşe başlatan kişidir. "Salavatçı" da denilen Cazgır, hakem heyetinin ya da kura ile eşleştirilen pehlivanların adlarını, sanlarını, güreş oyunlarındaki hünerlerini uygun mısra ve dualarla tanıtır.Bu dua yörelere göre değişir. Pehlivanlıkta olduğu gibi cazgırlıkta da usta-çırak geleneği vardır. Ünlü cazgırlar arasında, Edirne Ayşekadın Camii imamı Sadık Hoca ( Atılgan ), Şirin Mustafa sayılabilir. Güreşlerin başlangıcının ilk günü olan Cuma günü, tüm güreşçiler pehlivanlar mezarlığını ziyaret ettikten sonra, Selimiye Camiinde okutulan Mevlütün ardından Sarayiçi'ne gidilerek, küçük boylardan itibaren cazgırın duası ile güreşleri başlatırlar. ZembilKıspet, zembil adı verilen ve sazdan yapılan bir torbada taşınır ve saklanır. Güreşi bırakan pehlivan, zembilini duvara asmasından belli olur. Kırmızı MumKırkpınar'ın davet simgesi "Kırmızı Dipli Mum" dur. Eskiden şehir ve köylerdeki kahvelere "Kırmızı Dipli Mum"lar asılarak, oradaki halk Kırkpınar'a davet edilirdi.Diğer bir deyişle davet için sadece "Kırmızı Dipli Mum" kullanılırdı. Şalapur BeziKırkpınar Er Meydanı'nda güreş tutan pehlivanlar, güreşirken yüzlerini ve gözlerini silmek için salaşpur bezi kullanmaktadırlar. Tarihi Kirkpinar Altın Kemer Kırkpınar başpehlivanına verilen, Kırkpınar'ın en büyük ödülüdür. Kırkpınar'da başpehlivan olan güreşçi 1 yıl süreyle altın kemerin sahibi olur.Ancak aralıksız üç yıl arka arkaya başpehlivan olan güreşçi altın kemerin sürekli sahibi olur. Kıspet Yağlı güreşe çıkan her pehlivanın güreş malzemesinin başında kıspet gelir. Manda, dana veya malak derisinden yapılan kıspetin bel kısmı dört parmak genişliğinde ve kalın olur. Beli sarması için kalın bir ip geçirilen bu kısma kasnak denir.Kıspetin diz kapağının altına gelen yere paça denir. Paça ile etin arasında paçabent denilen keçe konur. Deri kısım keçenin üzerine çekilir ve üzeri sicimle sıkıca bağlanır.Sıkı bağlanmayan paçadan içeri giren parmaklar sayesinde oyun almak kolaylaşır.Güreşten sonra yağlanan kıspet zembil'e konularak saklanır. YağGüreşçiler, kavranmaları güç olsun diye yağlanırlar. Pehlivanlar, güreş meydanının uygun bir yerinde yağ ve su ile doldurulmuş kazanların etrafında yağlanırlar.